Layk Layk Dünyası - Malatya Politik
Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Yazar / Sevda COŞKUN
Yazar / Sevda COŞKUN

Layk Layk Dünyası

Sokaklar, parklar sessiz, çocuk sesleri yerine, ellerinde telefonla yürüyen yetişkinler, kulaklıklarıyla kendi dünyasına kapanmış gençler var. Kahvehanelerde, çay bahçelerinde eskiden saatlerce süren tartışmaların yerini, sessizlik içinde ekran kaydırmaları aldı. Sohbetlerin yerini; kavyeye sarılıp kaydır kaydır tıkla aldı. Sofraya “afiyet olsun” diyerek başlardık şimdi ise “önce bir fotoğraf”. Komşuluk, dostluk, akrabalık gibi toplumsal bağlarımız giderek zayıflıyor; çünkü dijital dünya bizi bir araya getirmiyor, tam tersine görünmez duvarlarla ayırıyor.

Toplum olmanın özü, yan yana durabilmekte saklıdır. Birlikte üzülmek, sevinmek, dayanışmak… Oysa bugün acılar bile dijitalleşti. Birinin derdine koşmak yerine “geçmiş olsun” mesajıyla görevimiziu tamamladığımızı sanıyoruz. Bayram ziyaretleri, doğum günleri bile samimi kutlamalardan, hazır şablon mesajlara dönüştü.

Az ilerde bir erkek, kadını dövdüğünde ya da bir trafik kazası olduğunda ; hemen telefona sarılıp kayıt alıyoruz. Toplum ahlakını zedeleyen davranışları, beğeni getirebilecek ne varsa, sosyal mecralarda umarsızca paylaşıyoruz. Okullarda öğrencilerin arkadaşlarına uyguladığı , devamında gelebilecek zararları öngöremediği zorba davranışlar…

Ne ara bu kadar hissizleştik?

Teknoloji bizi bireyselleştiriyor; ama bu bireyselleşme sağlıklı bir özgürlük değil, daha çok yalnızlaştıran bir kopuş.

Dijital dünyada sürekli “görünür” olmaya çalışıyoruz. Fotoğraflarımızı, düşüncelerimizi, hayatımızın her anını sergiliyoruz. Ama görünür oldukça içimizdeki gerçeklik siliniyor. Çünkü toplumun onayına bağımlı hale geliyoruz. Kaç beğeni aldığımız, kaç kişi gördüğü, kaç kişi paylaştığı üzerinden değer biçiyoruz kendimize. Bu durum yalnızca bireysel bir sorun değil; toplumsal ölçekte güveni, samimiyeti ve aidiyeti zedeliyor.

Oysa bizi biz yapan şey, teknolojinin sunduğu hız değil; insani ilişkilerimizin derinliğidir. Bir araya geldiğimizde yüz yüze konuşabilmek, bir ihtiyacı fark edip yardıma koşabilmek, ortak bir sofrada aynı ekmeği paylaşabilmek… Bunları kaybettiğimizde toplumun özü çözülür.

Dijital çağın imkânlarını reddetmek mümkün değil; ama insanı insana yaklaştıracak yolları yeniden bulmak zorundayız. Okullarda çocuklara sadece bilgisayar değil, empati de öğretilmeli. Aileler, sofrada telefonu kenara bırakabilmeyi hatırlamalı. Mahalle kültürü yeniden canlanmalı, insanlar birbirini “profil” olarak değil, “komşu” olarak görmeli.

Unutmayalım ki; toplumu ayakta tutan şey Wi-Fi bağlantısı değil, gönül bağıdır.

Dijitalleşmenin saymakla bitmez artılarını da başka bir yazımda değineceğim. Biz şimdilik neleri kaybettiğimizi düşünelim.

YORUMLAR

Bir adet yorum var

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER