
Bebekliğimin iki kıçı kırık oyuncağını saklamıştı yıllarca;
birinin kulağı yok, diğerinin boyası silinmişti.
Ama hâlâ elimdeymiş gibi tanıdık, benmiş gibi masumdu.
Üzerinde kurumuş bir leke olan, “senin kokun sinmiş” diyerek atmaya kıyamadığı o minik zıbını,
ilk düşen dişimi, ince bir kurdeleyle bağlanmış bir tutam saçımı…
Hepsini saklamıştı.
Sakladıkları sadece eşyalar değildi;
zamanı, anıları, suskunlukları da saklardı.
Bir gülüşün arkasına gizlenen hüznü,
bir odanın köşesine sinmiş kavgayı,
bir çocuğun gözlerine bulaşmasın diye yutulan gözyaşlarını da… Vitrinin en üst rafında kullanılmaya kıyılamayan bir yemek takımı vardı.
Öylece dururdu, beklerdi.
“Misafir” derdi, ama bizden çok acılarını misafir ederdi o tabaklara.
Onlar hiç dolmadı, hiç boşalmadı;
tabağın porseleninde değil, annemin kalbinde ağırlık yaptı.
Babam bağırırdı, döverdi.
O ise arkamdan bakarken dudaklarında eksik bir tebessümle uğurlardı beni odadan.
Bilirdim… Canı yanmıştı ama acısını bana bulaştırmamaya çalışırdı.
Ben de anlamazdan gelirdim,
çünkü o çabanın, o koca yalnızlığın boşa gitmesini istemezdim.
Çiçekli fistanına baksan şen şakrak bir kadın…
Ama bir de yüreğini görsen;
derin bir kuyu, dipsiz bir karanlık gibi.
Morluklarını fondötenle kapatırdı.
Bilirdim.
Ele güne karşı, güya utanmazlık değilmiş de
“kadınlık onuruymuş” gibi susturulan bir mahcubiyetle.
Ama ben anlardım.
Çünkü bazı şeyleri kelimeler değil, anneler saklardı.
Ve ben büyüdükçe anladım ki,
annem saklamayı yalnızca benden değil, kendinden de öğrenmişti.
Acıyı, yorgunluğu, hayal kırıklığını, ömrünü…
Bize düşen neydi peki?
Saklananların gölgesinde büyüyüp,
bir gün o gölgelerin içinden ışığı aramak.
çok güzel . tebrik ederim
Teşekkür ederim
Harika anlatım ve harika bir yere temas veee oradaki duyguyu farkındalığı çok iyi karşı tarafa geçirilmiş bir dil..
Emeğinize yüreğinize kaleminize sağlık 🙏
Teşekkür ederim
Başarılar diliyorum, yazılarının devamını bekliyoruz.
Teşekkür ederim
Kalemine sağlık. Bir solukta okudum.Kalemin güçlü anlatımın şu gibi.Yenilerini bekleriz inşallah
Teşekkür ederim
Harika olmuş gerçekten kaleminize yüreğinize sağlık hocam 👏👏👏👏
Teşekkür ederim
Ne güzel sade bir anlatım Alıp götürdü beni çocukluğuma ..
Teşekkür ederim
Kalemine,yüreğine sağlık
Çok güzel olmuş,yazıların ve başarıların daim olsun
Teşekkür ederim
Tebrikler okurken uzaklara gittim…
Teşekkür ederim
Ne güzel anlatıp ifade etmişsin,eskiye gittim geldim…
Teşekkür ederim
Yüreğine sağlık
Teşekkür ederim
Cok güzel bir yazı. Kalemine sağlık. Tebrikler.
Teşekkür ederim
Çok güzel bir yazı kalemine sağlık
Teşekkür ederim
Çok güzel ve duygu dolu bir yazı olmuş. Yüreğinde, kaleminde dert görmesin. Tebrik ederim.
Teşekkür ederim
Sade ve samimi ayrıca duygu yüklü ve okuyucuyu maziye götüren bir anlatım olmuş
Teşekkür ederim
Sanki Ömer Seyfettin den hikaye okuyormuşum gibi oldum. Gayet güzel ve etkileyici bir anlatım .elinize sağlık
Teşekkür ederim
Çok güzel kaleminize sağlık 🥰
Teşekkür ederim
Bu kısa bir öyküden çok daha fazlası. İçinde bir çocuğun sessiz tanıklığı, bir annenin sabırla ördüğü sessizlik, bastırılmış acılar ve hatıralarla dolu bir evin gölgeleri var. Bu öykü, küçük detaylarla koca bir yaşamı anlatıyor.
Sade, acıtan ama çok tanıdık.
Ve en çok da, çocukluk sessizliğinin ne kadar gürültülü olabileceğini hissettiriyor. Çok etkilendim her daim olduğu gibi. Gönülden kutlarım
Teşekkür ederim
Çok güzel olmuş kalemine sağlık
Teşekkür ederim