6-7 Eylül 1955: Tarihimizin Utanç Sayfası ve Cumhuriyet’in Çok Kültürlü Mirasla İmtihanı - Malatya Politik
Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Doç. Dr. Neşe MEHMETOĞLU
Doç. Dr. Neşe MEHMETOĞLU

6-7 Eylül 1955: Tarihimizin Utanç Sayfası ve Cumhuriyet’in Çok Kültürlü Mirasla İmtihanı

Tarih, bazen zaferlerle övündüğümüz, bazen de yüzleşmekten kaçındığımız acılarla dolu bir aynadır. 6-7 Eylül 1955’te İstanbul’da yaşanan olaylar, ne yazık ki bu aynanın en karanlık yansımalarından biridir. Rum azınlığı hedef alan saldırılar, yağmalar ve yıkımlar, yalnızca bir topluluğun değil, bir milletin vicdanında kapanmayan yaralar açtı. Bu karanlık sayfayı anlamak için, Cumhuriyet’in çok kültürlü mirasla olan ilişkisine ve bu mirası koruma konusundaki zorluklarına odaklanmak gerekir. Cumhuriyet, modern bir ulus-devlet kurma hedefiyle yola çıkarken, farklı kültürleri bir arada tutma konusunda çeşitli sınavlardan geçmiştir.

Cumhuriyet’in erken yıllarında, çok kültürlü bir yapıdan homojen bir ulusal kimliğe geçiş süreci yaşanmıştır. İstanbul, tarih boyunca Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Türkler ve daha birçok topluluğun bir arada yaşadığı bir mozaik şehir olmuşken, Cumhuriyet döneminde ulus-devlet inşası sürecinde bu çeşitlilik giderek azalmaya başlamıştır. Lozan Antlaşması ile azınlık hakları koruma altına alınmış olsa da, uygulamada bu haklar sıklıkla ihlal edilmiştir. Varlık Vergisi gibi ekonomik baskılar, azınlık topluluklarının güven duygusunu zedelemiş ve toplumsal barışa zarar vermiştir. Bu süreç, 6-7 Eylül 1955 olaylarıyla en trajik şekilde ortaya çıkmıştır.

1950’li yıllara gelindiğinde, Türkiye siyasi ve toplumsal açıdan gergin bir dönemden geçiyordu. Kıbrıs meselesi nedeniyle Yunanistan ile Türkiye arasında artan gerilim, sokaklara taştı. 6 Eylül günü, Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba konulduğu haberinin yayılması, zaten hassas olan ortamı bir anda ateşe verdi. İstanbul’da Rumlara ait evler, iş yerleri ve ibadethaneler hedef alındı. İki gün boyunca süren vahşette, resmi rakamlara göre 15 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı ve binlerce Rum vatandaşımız evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bu olaylar, yalnızca bir öfke patlaması değil, aynı zamanda devletin ve toplumun azınlık politikalarındaki derin eksikliklerin bir yansımasıydı.

6-7 Eylül olayları, Cumhuriyet’in çok kültürlü mirası koruma konusundaki başarısızlıklarını gözler önüne sermiştir. Eğer farklılıklarla bir arada yaşama anlayışı daha güçlü bir şekilde benimsenmiş olsaydı, bu tür trajediler belki de yaşanmazdı. Olayların ardından hükümet, sorumluluğu üstlenmek yerine suçu dış mihraklara ve komünistlere atmaya çalışmış, bu da toplumsal yüzleşmeyi zorlaştırmıştır. İstanbul’un Rum nüfusu, bu olaylardan sonra dramatik bir şekilde azalmış, şehrin kültürel zenginliğinin önemli bir parçası korku ve şiddet nedeniyle köklerinden koparılmıştır.

6-7 Eylül’ün bıraktığı miras, yalnızca yıkım ve kayıp değil, aynı zamanda bir yüzleşme çağrısıdır. Bugün, bu olayları hatırlamak ve anlamak, sadece geçmişin yaralarını sarmak için değil, aynı zamanda geleceği daha adil bir şekilde inşa etmek için de bir zorunluluktur. Cumhuriyet’in temel ilkelerinden biri olan eşitlik ve laiklik, farklı toplulukların bir arada barış içinde yaşayabilmesi için bir rehber olabilir. Bu olaylardan ders çıkararak, azınlık haklarını koruma ve toplumsal barışı sağlama konusunda daha kararlı adımlar atılabilir.

Soru şu: Biz, bu karanlık sayfadan ne öğrendik? 6-7 Eylül, bize farklılıklarımızla bir arada yaşamanın değerini mi öğretti, yoksa hâlâ önyargılarımızın esiri miyiz? Cumhuriyet’in modernleşme ve eşitlik idealleri, bize bu konuda yol gösterebilir. Gelin, 6-7 Eylül’ün utancını unutmayalım ve bir daha asla böyle bir karanlığa izin vermeyelim. Farklı kültürlerle bir arada yaşama kültürünü yeniden canlandırarak, tarihimizdeki bu karanlık sayfayı bir ders olarak kabul edelim. Cumhuriyet’in eşitlik ve adalet ilkelerini rehber alarak, daha kapsayıcı bir gelecek inşa etmek hepimizin ortak sorumluluğudur.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER